Eleştirel Düşünceyle Mümkün

İslam dünyası, yüzyıllardır hizipçi, mezhepçi, etnik karşıtlıkların gölgesinde bilgi ve düşünce evrenini terk ederek, menkıbe, keramet, kehanet, hurafe, hamaset, kadercilik, komploculuk gibi olguları üretiyor. Üretilen bu içerikler, İslami düşünce, kültür, edebiyat, ilahiyat hayatında sıkışmış, konformist çerçeve içinde edilgenliğe mahkûm olmuş bir zihinsel sınırlama yaratıyor. Bu sınırlar aşılamadığı için, sorunlarla yüzleşilemiyor ve sorunlar çözülemiyor.

Bu içsel sınırlamaların bir sonucu olarak, eleştirel düşünce geri plana itilmiş, toplumlar hamaset kültürüyle avunarak düşünsel etkinlikler üretemez hale gelmiştir. İslami düşünce, kültür ve edebiyat, özgürce gelişemeyerek sınırlar içinde sıkışmış bir halde varlığını sürdürüyor.

Hamaset, bireyleri ve toplumu niteliksizleştiriyor, ilkesizleştiriyor ve toplumsal gerçeklikten uzaklaştırıyor. Yönetici sınıfların eleştiriye kapalı olması, toplumları eleştirel düşünce ve ahlaki sorgulamalardan uzaklaştırarak sorunların fark edilememesine ve çözülememesine yol açıyor.

Propagandacıların baskın olduğu toplumlarda, eleştirel düşünürlerin sesleri duyulmuyor ve toplumsal gerçeklikten kopuk bir edebiyat ortamı oluşuyor. İslam toplumlarında siyasi iktidarlar, din, dil, hukuk, tarih ve kültürü kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirerek bireysel farkındalığın gelişmesine engel oluyor.

Modern dünyanın değişen dinamikleri karşısında geri kalan İslam dünyası, geçmişteki esneklik ve çoğulculuk anlayışını kaybederek seküler düşünce ve kültürel sömürgecilik etkisi altında zayıflıyor.

İslam toplumları, yerli-milli mufazakarlık, sağcılık ve lümpenlik gibi unsurların etkisiyle İslami bilinci ve bütünlüğü paramparça ediyor. Böyle bir durumda sayısı milyarlarla ifade edilen müslümanlar, birleşemiyor ve 9 milyonluk İsrail’in, Filistinlileri çoluk- çocuk demeden soykırımdan geçirmesine ortak bir tavır da koyamıyorlar. 

Ama insanlık vadesini henüz doldurmamışsa kaybolduğu yerden çıkacaktır.

Kaybolan insanlık, katledilmiş masumların acı çığlıklarıyla birlikte uyanıyor her yeni güne. Zulmün soğuk elleri, sözlerin sükûta sığındığı bir tarih basamağında varlık buluyor. Hunharca öldürülmüş çocuk bedenleri, kötülüğün elle tutulabilir, dokunulabilir bir varlık haline geldiği acı bir gerçeği temsil ediyor.

İyilik ve kötülük arasındaki savaşın sahnesi belirginleşiyor. Kötülerin cesareti artarken, iyilerin kırılganlığına rağmen dimdik ayakta durması gerekiyor. Her birimizin, insanlığın merhemi olma sorumluluğuyla yola çıkma vakti geldi. İnsan olmak, kötülüğün oyunlarına gelmemek ve iyiliği dimdik ayakta tutmak demektir.

Gelinen noktada, insanlık kötülükle yüzleşmeli, vicdanlar tazelenmeli ve kalpler iyilikle sarılmalıdır. Bu karanlık çağın imanlı kalplerle aydınlanması gerekiyor. Belki de her birimiz, "bir kere daha, bir kere daha" diyerek insan olma görevimize sarılmalıyız. Esfel-i safilin karşısında, insanlık adına birleşme ve iyilik adına var olma zamanı geldi.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Yılmaz Dalgalan - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Hürkuş Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Hürkuş Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Hürkuş Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Hürkuş Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.

04

Salim - Yazının daha anlaşılır olması için daha basit dil kullanılabilir. Çünkü bazı yerlerde karmaşık ifadeler var.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 20 Kasım 13:44
03

Osmanyakut - Yazı biraz ağır ve genel ifadelerle dolu. Daha net ifadeler kullanabilirsin.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 20 Kasım 13:43
01

Ayhan Kaya - Hamaset kültürünün bireyleri ve toplumu nasıl etkilediğine dair yapılan güzel bir analiz. teşekkürler.

Yanıtla . 0Beğen . 0Beğenme 20 Kasım 13:37